04/05/2016
MİRAC HADİSESİNDE
OLANLAR
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Mirac,
merdiven demektir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen
yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesidir. İsra suresinin ilk âyet-i
kerimesinde, Mirac bildirilmektedir.
Mutezile
fırkası, Resulullah efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok
yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, “Miracı kabul etmek, Allah’a mekan
ittihaz etmek olur” diyerek Miracı inkâr etmiştir. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa
ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allahü teâlânın mekanı mıdır? Elbette
değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı görecektir. Cennet de Allahü
teâlânın mekanı değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir.
Kavl-ül-fasl
kitabında deniyor ki:
İsra suresinin ilk âyetinde, Allahü teâlâ,
kudret ve azametinden nice acayip işlerden bazılarını göstermek için, Muhammed
aleyhisselamı, Mekke'den Kudüs'e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya
için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır. (Sana
[Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne kıldık) âyetindeki
fitne, imtihan demektir. İmtihan ise uyanıkken olur. Peygamber efendimizin
anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir tasdik
edip, yüksek derecelere kavuşmazdı. Resulullahın, Mekke'den Kudüs'e
götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne
inanmayan sapık olur. (Bahr)
Birkaç
saniyede Mekke'den Kudüs'e götüren Allahü teâlâ, neden daha uzaklara
götüremesin? Allah’ın kudretinden ancak kâfirler şüphe eder.
Peygamber
efendimiz miracını özetle şöyle anlatıyor: Verilen Burak’a binip
Beyt-ül-Makdis’e geldim. Onu, önceki peygamberlerin bağladığı halkaya bağladım,
sonra Mescid’e girip orada iki rekât namaz kılıp çıktım. Cebrail bir kap şarap,
bir kap da süt getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrail, (Yaratılışa uygun olanı seçtin)
dedi. Sonra bizi birinci semaya çıkardı. Gök kapısında, (Sen kimsin?) diye bir
ses geldi. (Ben Cebrail’im) dedi. (Yanındaki kim?) dendi. (Muhammed
aleyhisselam) dedi. (O, peygamber olarak gönderildi mi?) dendi. Cebrail, (Evet)
dedi. Gök kapısı açıldı. Hazret-i Âdem’le karşılaştım. Bana merhaba diyerek
hayır dua etti. 2. semaya çıktık. Yine orada da aynı konuşmalar geçti. Göğün
kapısı açıldı. Burada iki teyze oğlu İsa ve Yahya ile karşılaştım. Onlar da
bana, merhaba diyerek dua ettiler. 3. semaya çıktık. Bu kapıda da aynı
konuşmalar geçti. Göğün kapısı açıldı. Orada Hazret-i Yusuf’u gördüm. O da dua
etti. 4. semaya çıktık. Aynı konuşmalar oldu. Kapı açıldı. Hazret-i İdris’i
gördüm. O da dua etti. 5. semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti. Kapı açıldı.
Hazret-i Harun’u gördüm. O da dua etti. 6. semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar
oldu ve kapı açıldı. Hazret-i Musa’yı gördüm. Merhaba diyerek dua etti. 7.
semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti ve kapı açıldı. Arkasını
Beyt-ül-Mamur’a dayamış Hazret-i İbrahim’i gördüm. O da dua etti.
Beyt-ül-Mamur’u gördüm. Sonra Cebrail beni Sidret-ül-Münteha’ya götürdü. Allah,
günde elli vakit namazı farz kıldı. Musa’nın yanına gelip anlattım. (Rabbinden
azaltmasını iste! Ümmetin buna güç yetiremez. Tecrübem var.) dedi. Birkaç defa
Rabbimle görüşmeye devam ettim. Nihayet Rabbim, (Beş vakit namazı farz kıldım.
Her vakit için on sevab vardır. Böylece elli vakit namaz olur) buyurdu.
(Müslim)
Mirac
gecesini nasıl değerlendirmelidir?
Mirac
gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirmeli. İki hadis-i şerif meali:
(Mirac
gecesinde iyi amel eden için yüz yıllık mükâfat vardır.) [İ.Gazali]
(Recebin
27. günü oruç tutana, 60 yıllık oruç sevabı verilir.) [İ.Gazali]
Cuma
günü tek olarak oruç tutmak, bazı âlimlere göre mekruhtur. Cumartesi günü oruç
tutmak ise bütün âlimlere göre mekruh olduğu için, bu mübarek gün cumaya
rastladığı zaman, orucu perşembe veya cumartesi ile birlikte tutmak iyi olur.
Cumartesi gününe rastlarsa, Cuma ile cumartesi veya cumartesi ile Pazar günü
beraber tutmak gerekir.
Bu gece
kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli,
müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölülere de göndermelidir!
Her
zaman doğru iman sahibi olmaya, farzları yapıp haramlardan kaçmaya, tevbe edip
farz borçlarını ödemeye çalışmalıdır! Bütün bunları yapmak ise ilimle olur.
İlmihal bilgileri en kıymetli ilimdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Geceleyin
bir müddet ilim ile meşgul olmak, bütün gece sabaha kadar ibadet etmekten daha
kıymetlidir.) [Ebu Nuaym]
Mirac
aklın bittiği, imanın başladığı yerdir.
Hikmet
ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir iş, ne kadar sıkıntı içinde olmuşsa, o kadar
uzun ömürlü olur. Peygamber efendimiz, (En çok sıkıntıyı ben çektim) buyuruyor.
O halde, hak olan dini de, kıyamete kadar sürecektir.
Âdem
aleyhisselam, kupkuru bir dünyaya geldi, yüzyıllarca sıkıntı çekti. Sonra
Peygamber efendimizin yüzü suyu hürmetine dua etti. (Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ)
duasını devamlı okurdu. Sonra, iki evladından biri kâfir oldu ve Müslüman
olanını öldürdü. Bir baba için ne zordur!
Nuh
aleyhisselam 950 yıl uğraştı, inanmadılar, çok eziyet ettiler. Döverlerdi, her
seferinde öldü diye bırakırlardı. Cebrail aleyhisselam gelir, yaralarını sarardı,
tekrar tebliğe başlardı. Sonra Allahü teâlâ Ona gemi yap emrini verdi.
İbrahim
aleyhisselamı Allahü tealanın haliliyken ateşe attılar, oğlunu kesme emri
verildi.
Musa
aleyhisselam da çok çekti, doğduğu sene Firavun bütün erkek çocukları öldürdü.
Yıllarca çobanlık yaptı. Dönerlerken, hanımı hamile, zifiri karanlık,
çaresiz... Bir ışık gördü, ışığa gitti. Orada Allahü teâlâ Onunla konuştu. Bu
mirac değildi, mirac yalnız Peygamber efendimize verildi.
Eyyüb
aleyhisselamın kurtlanmadık yeri kalmamıştı. Eyyüb aleyhisselamın, yaralarının
kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri de bildirmektedir. (S.
Ebediyye)
Yakup
aleyhisselam ağlamaktan gözlerini kaybetti.
Yusuf
aleyhisselam; kuyuya, zindana atıldı.
Zekeriya
aleyhisselam, ağacın içinde ağaçla birlikte testereyle kesildi.
İsa
aleyhisselam, birkaç kişiyi ikna etmek için neler çekti. Öldürmeye çalıştılar.
Bunların
hepsi peygamberdi. Neden bu kadar sıkıntı çektiler? Lâ ilâhe illallah dedikleri
için...
Peygamber
efendimiz, (Benim çektiğimi, hiçbir Peygamber çekmedi) buyuruyor.
Hazret-i
Ebu Bekir de, neler çekti, kaç kere dövdüler! Herkesten önce iman etti, malını
ve canını feda etti. Herkesin yaptığı bütün ibadetlerin sevabları, katlanarak
Hazret-i Ebu Bekir’e, sonra da bir daha katlanarak, Peygamber efendimize
verilmektedir. Hem kâinat, Onun hatırına yaratılmış, hem de, herkesin sevabları
da, Ona verilmektedir.
Hazret-i
Ömer, namaz kılarken, Hazret-i Osman, Kur’an-ı kerim okurken şehid edildi.
Hazret-i
Ali’nin çektikleri, hele Hazret-i Hüseyin’in başına gelenler...
Neticede,
Peygamber efendimizin vârisleri de, çok çektiler. Ne için? La ilahe illallah,
Muhammedün Resulullah dedikleri için. Dolayısıyla iman, inanmak çok zor,
inandırmak daha zordur. İman, Allahü teâlânın, kullarına ihsan ettiği, özel
nimetidir. İmanı olanlar, sevinçten oynasa, yeridir...
Allahü
teâlâ, dünyayı verdiğine ahireti vermez. Hadis-i kudside, (İki korkuyu bir
kalbde cem etmem) buyruluyor. Dünyada Allahü teâlâdan korkanlar ahirette korkmasın,
dünyada korkmayanlar ahirette çok korksun.
Peygamber
efendimiz, Ümmihani’ye Mirac’ı söyleyince, (Aman kimseye anlatma, kimse inanmaz
ve inananlar da vazgeçer) dedi. Peygamber efendimiz de, (Anlatmam lazım,
inanmayacak olan sonra da vazgeçer, çürük taşlar üzerine bina olmaz, ayrılacak
olan şimdiden ayrılsın, sağlamları kalsın) buyurdu. Akıl durdu, zaman durdu,
her şey durdu, iman başladı. Peygamber efendimizin hiç yalan söylemediğini
müşrikler de biliyordu. (Cenneti, Cehennemi gidip gören mi var) diyenler
oluyor. Evet, var. Kim var? Hayatında hiç yalan söylememiş olan Muhammed
aleyhisselam var.
Her
mübarek gece, kıymetlidir; fakat Mirac gecesinin ayrı bir hususiyeti vardır.
Izdırap ve sevincin bir arada yaşandığı gecedir. Peygamber efendimiz, bir ay
Taif’te, İslamiyet’i anlattı, hiç kimse inanmadı, alay ettiler, çocuklara
taşlattılar.
Üzüntülü
bir şekilde dönerken, bir bağ kenarında oturup biraz istirahat etti. Addas
adındaki, bağın bekçisi, üzüm getirdi. Peygamber efendimiz, Bismillahirrahmanirrahim
deyince, Addas şaşırdı, bu sözü buralarda hiç duymadım dedi. Peygamber
efendimiz, sen nerelisin diye sorunca Nineveliyim dedi. Kardeşim Yunus’un
ülkesindensin, o da benim gibi peygamberdi buyurdu. Addas, Yunus’u buralarda
kimse bilmez, bu güzel yüzün, bu güzel sözlerin sahibi asla yalancı olamaz dedi
ve iman etti, ben de sizinle gelmek istiyorum dedi. Peygamber efendimiz, şimdi
sen burada kal, yakında ismimi her yerde işitirsin, o zaman bana gel buyurdu.
Bir ay kimse inanmadı, yolda dönerken bir kişi iman etti.
Gece
amcasının kızının evine geldi, (Aç, amcan oğlu Muhammed’im) buyurunca Ümmühani,
(Haber verseydiniz yiyecek bir şeyler hazırlardım, yedirecek bir şeyim yok)
dedi. Peygamber efendimiz, (Yiyecek içecek gözümde yok, Rabbime ibadet edecek bir
yer bana yeter) buyurdu.
Allahü
teâlâ Cebrail aleyhisselama, (Habibim bu halde gene bana yalvarıyor, çok
üzüldü, onu ben teselli edeceğim, git Habibimi bana getir) buyurdu. Önce,
Mescid-i Aksa’ya geldi, bütün peygamberlere imam oldu. Sonra göklere çıktı.
Allahü teâlâyı bilinemeyen, anlaşılamayan şekilde gördü, (Ya Rabbi, ümmetim
için de bunu isterim) dedi. İşte, beş vakit namaz, bize Mirac olarak verildi.
Mirac’da
ne hikmetler vardır! Namaz kılmayan, Mirac’dan mahrumdur. 1400 yıldır devam
eden, başka bir olay yoktur. İşte Mirac, 1400 yıldır devam ediyor. Mirac, aklın
bittiği, imanın başladığı yerdir. Mirac namazdır. Allahü teâlâ, namaz gibi bir
nimeti insanlara ihsan etti. Namaz, Allah sevgisini arttırır, duanın kabulüne
de sebeptir. Namaz varsa, hayat vardır. Namaz yoksa insan bir işe yaramaz.
Namazdan mahrum olan, her şeyden mahrumdur.
Gözsüz
görmek
Peygamber efendimiz Miraca
çıkınca, Allahü teâlâyı gözsüz gördüğü, dil yani ses olmadan konuştuğu,
kulaksız işittiği bildiriliyor. Gözsüz görmek, dil olmadan konuşmak ve kulaksız
işitmek nasıl mümkün oluyor?
Allahü
teâlâ için imkânsız diye bir şey yoktur. Ana babasız çocuk olmaz, ama Allahü
teâlâ, Âdem aleyhisselamı ana babasız yarattı. İsa aleyhisselamı babasız
yarattı. Nasıl yarattı diye sorulmaz. Her şeye kadir olan Allahü teâlâ için,
böyle sual sormak uygun olmaz.
İnsan,
rüya görür. Rüyasında gözü kapalı olduğu halde, çok şeyler görür, dili hareket
etmediği halde rüyasında insanlarla konuşur. Yatakta yattığı halde bir yerlere
gider gelir. Yanında yatan kimse, bir şey duymadığı halde o rüyada
söylenilenleri duyar. Demek ki, gözsüz görülüyor, kulaksız işitiliyor, dilsiz
konuşuluyor, ayaksız yürünüyor. Bu örnek size yetebilir.
Ezel ve
ebed
Peygamber efendimiz, Miraca
gidince, Cennet ve Cehennemdekileri gördü. Hâlbuki daha kıyamet kopmadı.
Bunları nasıl gördü?
Bu
konuda İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Mirac gecesinde zaman ve mekân
dairesinden çıktı. Ezel ile ebedi, “bir an” olarak buldu. Başlangıcı ve sonu
bir noktada birleşmiş gördü. Cennete gidecekleri Cennette gördü. (1/283). Mirac
geceniz mübarek olsun . Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR