BAKİCAN
bakican@gmail.com
SENİ YAZMAK
03/03/2015
Düşümün en can alıcı yerinde hayata uyanmak gibi bir şeydi seni bulmak.
Kanadından vurulmuş uçurtmaların peşine düşmüş düşlerin kül renginde bir
arayıştı kelimelerinden seni yaşamak ve ben bir yaz mevsimindeyken çırılçıplak
karın ortasında bırakılan bir beden gibi üşüdüm gözlerine düştüğümde… Ben
kelimelerine düşkündüm, sen bana hayalden öte bir düştün, bir şarkının en uzak
notasının nağmesinde. Ve düşkün bir düşperestin ayaz bir vakitte düşlerden
düştüğü andı o an. Adın düştü dilime bir sual ile, sen baktın gözlerime, ben
düştüm işte. Sen köylü kızların en asisi, ben delikanlı çağlarımın en delisi,
bizi biz yapan yazgımız değildi, yazımızdı. Ben kelimelerine müptelaydım her an
ve bihaber yaşarken sen, mumlar sönerken yazılan yazıların üstüne karanlığa
gömülen hayallerin ortasında, avuçlarında biterdi zaman. Bazen en derin acılarıma merhem niyetine sürerdim o cılız kelimelerini
ve zamansız sorgulardım dünyaya senden önce gelişimi. Acaba biz önceki
yaşantımızda da yazar mıydık böylesine, kelama tutkun birer derviş edasıyla
gezer miydik yoksa? Kelimelerinin bir tarafında tutup kendimce, eksik bir yanımdın sen beni
tamlayan ve ben iple çekiyordum aşka isyan cümlelerinin itaatkâr kızının
kaleminden çıkacak kara yazıyı. Bazen yokluğun düşerdi sarı sayfalara,
göremezdim seni, tedirgin olurdum hastalanmandan, soramazdım kimselere ve sen
ben buradayım dercesine mürekkep denen kuşun kanadına takıp sevi cümlelerini
haber salarcasına belli ederdin kendini. Sevinirdim, öyle ki şiir yazmak
istercesine aşka âşık bir ruhla gezerdim. Bilirdim, biz vuslatın güneşini
göremeyecektik bu gözlerle… Bende ellerimin altında saklardım cümlelerini,
güneşi görmesem de yıldızların kuyruğundan tutabilirdim kendimce. Sessizce… Sessizce yaşadım fırtınalarımı içimde ve aşkının dalgaları
çarptıkça yüzüme, içimden bir ses yükselirdi semaya, kalemimin eksik kalan
yanı, hikayemin yarım kalan canı, bu memlekette yazmak sevdasının zorluğunu
anlayabiliyorum aslında. Seni anlasa anlasa bir ben anlardım, edebiyattan
yoksun seni, Kaf dağına taşıyan kaleminle… Bazen sessiz çığlıklarımı yolladım
rüzgarla bir sana “ Kelimelerinle ağlıyorum bende. Vazgeçme yaz.” Ben Notre Dame’ın kamburu gibi koca göbekli bir adamdım, saçları ak ve
beyaz düşen her telinin tesellisinde Efendimiz(s.a.v)’in saçlarıyla aynı renk
olmasının huzuru ile sustum kelimelerimle. Sende sevmezdin bu fakir yüreğimi. Sen
yeni yetme aşkların vazgeçilmez dizilerde yaşandığı bir çağda ruhunu kalemle ve
yazmakla kurtarmış bir sefili sevemeyecek kadar asildin, yüceydin ve bir
kadında sevmediğim kadar asi. Kim kimden kimi sakınıyordu bilemem ama haftalarca gözledim yolunu,
kelimelerce özledim belki, saygı duydum o yüce aşkına. Düşlerinin en nadide
prensi çok şanslı bir adamdı. Ben seviniyordum kendi kendime aynı göğün altında
nefes aldığım bir ben hayallerini ertelememişti, yazmak sevdası tek aşk değildi
en azından. Haykırdım aşkın yarlarından çıkıp yükseklere “Hey, git aşkının
peşinde, onu yakala ve vazgeçme ondan.” Sordum herkesten seni ve ne zaman ben suallere boğulsam el uzatan
olmadı bana. Sustum. Bir gün yüreğim gösterdi seni bana ve ben o zaman
bilmiyordum daha bir çocuk gibi dudağından yalnızlık emdiğini. Bir ses
yankılanıp yüreğimin gök kubbesinden “İşte bu” dedi. İşte o an kelimelerce
üşüdüm ben. Buz kesti dilimde suallerim ve hırçın bir kalemin esiriydim zamanın
kağıdında; asi, bir ben bilirimci, dediğim dedikçi, özgür ruhunun yalnızlık
tetikçisi, aşka âşık o kızın karşısındaydım işte düşlerimin gerçek yanında. Sen kalemin gibi büyüktün işte. Kelimelerince yüceydin, erkeksi
tavrınla hayata asi, okeye dördüncü olabilirdin ama bir anne olarak hayal bile
edemedim seni, tavrınla bu güçtü ve bir o kadarda lükstü. Ve şimdi büyük bir yazarsın kalemimin aydınlık yönü. Kendini bilen ve
sadece kendini anlatan, milyonlara bir yazıyla ulaşırken, davamda beni yalnız
bırakan. Sen en büyüksün işte rüzgarın kızı. Ben ne zaman seni görsem aklıma
gelir küçüklüğüm. Aylar oldu gittin ve her gidiş bir vazgeçişti bu âlemde ve ben
mücadeleyi kalarak seçmiştim bu kendini bilmez şehirde. Sen bir erkeğin bile
cesaret edemediği bir yürekle, alıp başını çekip gittin. Kal desek sana,
istesen de söz dinlemezdin. Vakitlerden gece, günlerden ne bilmiyorum, çektim kınından en acımasız
kelimeyi, aldım yazılarımdan bir siluete büründürdüğüm hayalini, taşa çalar
gibi en keskin yanından süre süre seni içimde öldürdüm. Kocaman bir sen insan
oldun bu alemde, sayfalar dolusu kitapların varken ardı sıra ve büyük ve güzel
bir yazar oldun yokluğumda ve ben artık sen öldükten sonra bir sayfa bile
senden okumadım. Okumuyorum. Bu sınav dünyasından hiçinim, hiçleştim, hiçim. Duyuyor
musun? BAKİ EVKARALI http://www.facebook.com/bakican
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İCLALİM’E (DOĞMAMIŞ KIZIMA) - 18/02/2015 |
Kızım, canımın yongası, özümün aynası, ay parçam, canım. Ne sancılı bir bekleyiştin sen, annen ve benim için… Umut, mutluluk getirdin sen bize isminle… |
AŞK MI? O DA NE? - 10/02/2015 |
Yirmi birinci yüzyılda Mecnun yaşasaydı, çöller yerine loş ışıklı, desibeli yüksek gürültü kirliliği, boya küpüne düşmüş |
AŞK MI? O DA NE? - 10/02/2015 |
Yirmi birinci yüzyılda Mecnun yaşasaydı, çöller yerine loş ışıklı, desibeli yüksek gürültü kirliliği, boya küpüne düşmüş |
GEÇİCİ DÜNYA - 29/01/2015 |
Gün içerisinde öyle duygu devinimleri yaşıyoruz ki. İnancı tam bir doktor abimin söyledikleri aklıma geliyor bazen “Valla bakicim, inancım olmasa emin ol bende dayanamazdım.” |
BİR DÜŞ KUR! - 19/01/2015 |
Bir düş kur; ille de tozpembe olması gerekmez düşlerinin rengi, en çok hangi renkte buluyorsan kendini, aldırmadan serpiştir düşlerine, bir düş kur ki; tepeden tırnağa senin olsun, her yerini güzelliklerle beze... |
NİNENİN MEKUPLARI 5 - 05/01/2015 |
. |
KAÇAK - 26/11/2014 |
Sensizliğim acı veriyordu bana, karanlık sokakların sensizliğinde, ölümün beni daha çabuk bulmasından korkuyordum ve ben bu nedenle en kolay yolu seçtim: Sensizliğimden kaçtım |
SANA GÜVENİYORUM - 30/10/2014 |
Kimi çocuklar vardır bir oyuncağa hasret, Kimi çocuklar vardır bir kitap düşünde, Kimi elindekini paylaşma derdindedir, Hayat güzelleşir böyle düşününce, |
SANA GÜVENİYORUM - 30/10/2014 |
Kimi çocuklar vardır bir oyuncağa hasret, Kimi çocuklar vardır bir kitap düşünde, Kimi elindekini paylaşma derdindedir, Hayat güzelleşir böyle düşününce, |
Devamı |