Merhaba sevgili okurlarım. Yıllarca acipayam.com sitesinde bulunan köşemden sizlerle olmaya çalıştım. Aklımın erdiğince, dilimin döndüğünce değişik konular ile sizlere kalemim ile seslenmeye çalıştım. Kısmet uzun aradan sonra Acıpayam gazetesinde tekrar siz değerli okurlarımla buluşmakmış.

              Farklı konular ile farklı görüşlerimi sizler ile paylaştım. Bundan böyle de inşallah bu köşemde sizler ile güzel diyebileceğimiz konular ile birlikte oluruz.

             Dün internette gezinirken GDO serbest diye bir yazı okudum. Önce inanamadım. Ancak haberi yapanların bu konuda ciddi açıklamalar yaptıklarını görünce çok üzüldüm.

            Hepimizin de bildiği gibi  sağlıklı yaşam adına vücudumuzda bulunan milyonlarca hücrelerin yeterli vitamin ve minareleri alamadıklarında hastalığa davetiye olduğu bir gerçek.

Hatta dünya sağlık örgütünün açıklamalarında hastalık ve ölümlerin yüksek oranda beslenme yetersizliği, dengesiz beslenmeden kaynaklandığı yönünde olmasını da düşünürsek, zaten yediğimiz içtiğimiz bir çok gıdanın insan sağlığına uygun olmadığı gerçeğine GDO serbestliği tuz biber oldu.

 Biz insanlar doğayı katleden, doğanın dengesini bozan canlılar olarak ve yediğimiz, içtiğimiz ne varsa kimyasal içerikli oluşu GDO’nun serbestliği sonucunda sağlıklı yaşamak adına hiçbir geçerli nedenimizin kalmadığının göstergesidir.

           Yaradılışımız gereği biz insanların vücudu kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir. Gerçekten de yediğimiz, içtiğimiz gıdaları düşündüğümüzde vücudumuzun ne kadar dayanıklı olduğunu gösteriyor. Ancak tabi bu böyle gitmiyor ve bir anda bağışıklık sistemimizin çökmesine neden oluyor. Hastalıkların adını siz koyun. Allah’ın bize verdiği ömür çizgisini uzatmak ya da kısaltmak lüksümüz yok ama, sağlıklı yaşama, sağlıklı yaşlanma şansımız var. Evrende ne yaratılmış ise biz insanlar için yaratılmış.

 Sadece bizim normalde var olan ama nedense kullanma konusunda zayıf olduğumuz aklımızı olumlu olarak kullanabilsek ne doğayı katlederiz, ne sağlıksız besleniriz ne de GDO’nun serbestliğini kabulleniriz.Zaten GDO konusu yıllardır var. Sadece resmileştirdik, rahatlattık. Bu serbestliğin altında birilerinin getirilerine daha yüksek getiri getirmek olduğunu da biliriz.

Anımsar isek daha yeni kanatlı hayvanları birilerine tavuk çiftlikleri kurmak adına, şirketlerinin sayısını çoğaltmaları adına katletmelerine göz yummuştuk. Şimdi çocukluğumuzda yediğimiz doğal ortamda yetişmiş tavukları tüketme olanağımız kalmadı.

Şu anda yediğimiz tavuk etleri ne yazık ki GDO’lu, tamamen insan sağlığını tehdit eden, yenildiğinde bir erkeğin kısırlığına, iktidarsızlığına, aile hayatının bitmesine, bir kadının erken menopoza girmesine, genç kızlarda sakal çıkmasına varana kadar daha bir çok olumsuzlukları yanında getiren bir beslenme şekline dönüşmüştür.

Sadece bu tavuk, daha nice tükettiğimiz besinlerin biz insanlar için tehlike arz ettiğine değinmeye bile dilim varmıyor. Hal böyle iken bir de GDO serbestliği bizi idare edenlerin asla insanlarını düşünmeyip tamamen yakın çevresini zengin etme adına yaşamımız ile kumar oynadıklarını görmek  beni bu köşemde ilk yazımda değinme zorunluluğu hissettirdi.

          Asıl amacın gizli güçlerin eskiden beri bizim gibi yer altı, yer üstü zenginliği olan toplumlar üzerinde oynadıkları oyunlar ile hasta bir toplum yaratıp, sağlıklı düşünemeyen, tembel insanlar topluluğunu yönettirip, emek harcamadan varlıklarımıza el koymak olduğunu bir çoğumuz biliyoruz. Ama bu oynanan oyunları bozmak adına kaçımız ne yapıyoruz bu tartışılır.

         Kısacası değinmeye çalıştığım bu konu ve bu konuya benzer yaşadığımız bir çok yaşamsal olaylar üzerine bir bakış açısı verebildi isem ne mutlu, ama yok biz halimizden memnunuz mantığı ile devam diyor isek yaşamımıza yapacak bir şey yok. Sadece bana sağlıklı ve varlıklı bir yaşam geçirmeniz dilemek düşüyor. Daha güzel günlere GDO yaşamımızdan çıkmış olarak ulaşmamız umuduyla, kalın sağlıcakla sevgili okurlarım.